Memur-Sen’in Ücret Politikalarına Eleştirel Bakış: Normatif Eksiklikler ve Stratejik Zayıflıklar

Türkiye’de kamu sendikacılığının önde gelen aktörlerinden Memur-Sen, ücret talepleri ve toplu sözleşme stratejileri nedeniyle yoğun eleştirilere maruz kalıyor. Bağımsız gazeteci Hasan Köse’nin Independent Türkçe’de yayımlanan kapsamlı analizinde, sendikanın ücret yaklaşımının adalet, hak ve rıza gibi temel normlardan yoksun olduğu vurgulanıyor. Bu yazı, Memur-Sen’in reaktif tutumunu, haysiyet ücreti kavramının belirsizliğini ve hükümetle ilişkilerini mercek altına alarak, kamu çalışanlarının ücret kayıplarını ve gelir adaleti arayışını gündeme getiriyor. Anahtar kelimeler arasında “Memur-Sen ücret politikası”, “kamu sendikacılığı Türkiye”, “toplu sözleşme eleştirisi” ve “gelir adaleti” öne çıkıyor.

Memur-Sen’in Ücret Yaklaşımındaki Normatif ve Stratejik Eksiklikler

Hasan Köse, Memur-Sen’in ücret taleplerini teknik parametrelere indirgeyerek normatif bir temelden mahrum bıraktığını savunuyor. İşte ana eleştiri noktaları:

  • Normatif Çerçeve Yoksunluğu: Sendika, ücretleri enflasyon farkı, refah payı ve taban aylık artışı gibi mali göstergelerle sınırlıyor. Batı sosyal demokrasisi, Marksist emek-değer teorisi veya İslam iktisadındaki adalet kavramlarından kopuk bir yaklaşım sergiliyor, bu da ücretleri yalnızca piyasa mekanizmalarına indirgiyor.
  • Reaktif Tutum ve Kayıp Telafisi Odaklı Strateji: Toplu sözleşme süreçlerinde hükümet tekliflerine tepki vermekle yetinen Memur-Sen, uzun vadeli bir ücret politikası vizyonu geliştiremiyor. Bu durum, müzakere gücünü zayıflatıyor ve kazanımların enflasyon karşısında erimesine yol açıyor.
  • Haysiyet Ücreti Kavramının İçeriği ve Belirsizliği: “İnsanca yaşamaya yetecek ücret” sloganı, ölçülebilir kriterlerden yoksun bir retorik olarak kalıyor. Asgari geçim endeksi veya refah seviyesi gibi unsurların tanımlanmaması, kavramı “garar” (belirsizlik) içeren bir yapıya dönüştürüyor.

Toplu Sözleşme Sistemindeki Yapısal Zayıflıklar ve Etkileri

Türkiye’deki kamu sendikacılığının anayasal kısıtlamaları, Memur-Sen’in etkinliğini sınırlıyor. Köse’nin analizinde şu hususlar ön plana çıkıyor:

  • Grev Hakkı Eksikliğive Hakem Heyeti Mekanizması: 2010 anayasa değişikliğiyle getirilen toplu sözleşme hakkı, grevsiz bir sistem olarak tasarlanmış. Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’nun kararlarının kesin ve yargıya kapalı olması, hükümetin lehine bir denge yaratıyor ve sendikayı pasif bir role indirgiyor.
  • Statü Farklılıkları ve İç Eşitsizlikler: Kadrolu, sözleşmeli (4/B, 4/C) statüleri arasındaki ücret uçurumları ele alınıyor, ancak “eşit işe eşit ücret” ilkesi hukuki ve iktisadi bir temelle desteklenmeden sadece talep düzeyinde kalıyor.
  • Parçalı Talepler ve Popülist Yaklaşım: Vergi indirimi, kira yardımı ve bayram ikramiyesi gibi öneriler bireysel fayda sağlasa da, bütüncül bir ücret politikası oluşturmuyor ve sendikayı stratejik vizyondan uzaklaştırıyor.

Makro İktisadi Bağlam ve Gelir Adaleti Perspektifindeki Yetersizlikler

Memur-Sen’in ücret talepleri, makro ekonomik dinamiklerden izole edilmiş görünüyor. Köse, bu eksiklikleri şöyle detaylandırıyor:

  • Bütçe, Enflasyon ve Vergi Politikaları: Ücret artışlarının bütçe açığına etkisi tartışılmıyor; tahsil edilmeyen vergiler, düşük faiz geliri vergisi (%15) ve servet vergisi yokluğu gibi sistemik sorunlara değinilmiyor.
  • Gelir Adaleti Darlığı: Gelir dağılımı vurgusu yalnızca memur maaşlarıyla sınırlı kalıyor; vergi sistemi reformu, servet adaleti ve kamusal hizmet finansmanı gibi geniş konulara girilmiyor.
  • Uluslararası Normlar ve Karşılaştırmalı Analiz Eksikliği: ILO sözleşmeleri (örneğin 131 sayılı Asgari Ücret, 100 sayılı Eşit Ücret), Avrupa Sosyal Şartı ve İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi gibi standartlar atıfta bulunulmuyor. İskandinav sendikacılık modelleri gibi uluslararası örnekler de ihmal ediliyor.

Felsefi ve Tarihsel Boyut: Töz, Emanet ve Emek-Değer Teorisi

Analiz, Aristoteles’in “kategoriler” felsefesi, Kur’an’ın emanet kavramı, Marx’ın emek-değer teorisi ve İbn Haldun’un umran anlayışı gibi düşünsel referanslarla derinleşiyor:

  • Sendikacılığın Özü (Töz) ve Mahiyet Krizi: Memur-Sen, emeğin onurunu savunmak yerine üye sayısına (nicelik) odaklanarak tözünden sapıyor, bu da ontolojik bir meşruiyet krizine yol açıyor.
  • Emanet Sorumluluğu ve Adalet İlkesi: Kur’an’daki emanet (Ahzab 72, Nisa 58) ihlal ediliyor; sendika, siyasete eklemlenerek asli görevini ikincilleştiriyor.
  • Emek-Değer ve Toplumsal Adalet: Marx ve İbn Haldun paralelinde, faal emeğin hakkı korunmuyor, bu da yasal sömürüye zemin hazırlıyor ve toplumsal umranı (bütünlüğü) zedeliyor.

Sonuç ve Öneriler: Adalet Temelli Bir Vizyon İçin Çağrı

Hasan Köse, 2008’deki eleştirilerinin doğrulandığını belirterek, Memur-Sen’in hak, adalet ve rıza temelli bir ücret aklına ihtiyacı olduğunu vurguluyor. Sendikaları, emeği merkeze alan sivil referans örgütler haline gelmeli; aksi takdirde kalabalık ama etkisiz yapılar olarak kalacaklar. Köse, yazıyı aydın sorumluluğuyla kaleme aldığını ve hiçbir sendikaya üye olmadığını belirtiyor.

Bu analiz, Türkiye’de kamu çalışanlarının ücret adaleti mücadelesine ışık tutuyor ve sendikacılığın geleceğini tartışmaya açıyor.

Detaylı makale için: https://www.indyturk.com/node/766745/türki̇yeden-sesler/yetkili-sendika-memur-senin-ücret-aklı

BİLGİLENDİRME: Yorum ve sorularınız sistem yöneticisi tarafından onayladıktan sonra yayınlanacaktır.

Daha yeni Daha eski

نموذج الاتصال