“Sen Kendi Hakkını Savunamazsan Kimse Senin Hakkını Savunmaz” Hemşireler İçin Sessizlik ve Hakkını Arama Kültürü Üzerine

Hemşirelik, “fedakârlık mesleği” diye anlatıla anlatıla, çoğu zaman hakları en çok ihmal edilen mesleklerden biri hâline geldi. Vardiyalar, nöbetler, iş yükü, mobbing, şiddet, düşük ücret… Tüm bunlar yaşanırken, çoğu hemşirenin zihninde aynı cümle dönüp duruyor:

“Sesimi çıkarırsam başıma iş alırım.”

Ama gerçek şu ki:

Sen kendi hakkını savunmazsan, kimse senin hakkını senden daha çok önemsemez.

Kimse, sen talep etmeden senin yerine cesur cümleleri kurmaz.

Bu yazı, hemşirelere “kavga edin” demek için değil;

“Hak bilinci ve saygı, önce kendine ‘dur’ demekle başlar” demek için yazıldı.

Hemşirelikte “Susmak Erdemdir” Yanılgısı

Hemşireler, eğitim sürecinden itibaren şu mesajlarla büyüyor

  • “Hasta her şeyden önce gelir.”
  • “Hocalarla ters düşme, notunu kırarlar.”
  • “Klinikte çok konuşan hemşireyi sevmezler.”
  • “Bir şekilde idare et, düzen değişmez.”

Bu cümleler uzun vadede şuna dönüşüyor:

  • Fazla mesaiye “zorunlu” kalırsın ama yazdırmazsın.
  • Nöbet listesinde ciddi haksızlık görürsün ama ses çıkarmazsın.
  • Hekim ya da yönetici sana bağırdığında “Boşver, büyütmeyeyim” dersin.
  • Şiddete maruz kaldığında bile “Zaten şikâyet etsem ne olacak?” diye düşünürsün.

Sonuç: Sistem, en sessiz olanın sırtına binmeye devam eder.

“Hak” Sadece Para Değildir

Hemşirelerin hakkı denince çoğu kişinin aklına hemen “maaş” gelir. Oysa hak, çok daha geniş bir şeydir:

İnsanca çalışma hakkı:

  • Makul sayıda hasta sorumluluğu
  • Dinlenme arası, yemek molası
  • Fiziksel olarak güvenli ortam

Saygı görme hakkı:

  • Hekim, idareci, hasta ve hasta yakını tarafından insanca muamele
  • Mesleki bilgi ve kararlarının küçümsenmemesi

Şiddetten korunma hakkı:

  • Sözel, fiziksel, psikolojik şiddete karşı sıfır tolerans
  • Şiddet vakalarında kurumun yanında durması

Eğitim ve gelişim hakkı:

  • Hizmet içi eğitimler
  • Bilimsel toplantılara katılım
  • Uzmanlık, lisansüstü eğitim için destek

Söz hakkı:

  • Çalışma düzenini etkileyen kararlarda görüşünün sorulması
  • Komisyonlar, kurul ve planlamalarda hemşirenin masada olması

Hakkını savunmak, sadece “daha çok maaş istiyorum” demek değildir;

“Ben insanım, meslek sahibiyim, bu koşullar kabul edilemez” demektir.

Kendi Hakkını Savunmamanın Bedeli

1. Bireysel Bedel: Tükenmişlik ve Değersizlik

  • “Zaten kimse bizi umursamıyor” duygusu kronik hâle gelir.
  • İşini severken nefret etmeye başlarsın.
  • Uykusuzluk, anksiyete, sinirlilik, isteksizlik artar.
  • En tehlikelisi de şudur: Kendini değersiz hissetmeye alışırsın.

2. Kurumsal Bedel: Kötü Düzen Kalıcılaşır

Ses çıkmayan her klinikte, yönetim şu mesajı alır:

“Demek ki sorun yok. Böyle de iş yürüyor.”

  • Nöbet yükü hep aynı kişilerin üzerine kalır.
  • Görev dışı işler hep hemşireye yıkılır.
  • Haksızlık yapan kişiler cesaretlenir, “zaten kimse şikâyet etmiyor” diye daha da ileri gider.

3. Mesleki Bedel: Senden Sonra Gelenler de Aynı Çarkta Ezilir

Sen susunca:

  • Yeni başlayan hemşire için kötü şartlar “normal” kabul edilir.
  • Mesleğin saygınlığı aşama aşama aşınır.
  • Toplum nezdinde hemşire, “her şeye katlanan, her işe koşan” kişi olarak kodlanır.

Bugün sustuğun şey, yarın mesleğin standart gerçeği olur.

Hakkını Savunmak Ne Değildir?

Hakkını savunmak:

  • Bağırıp çağırmak değildir.
  • Herkese meydan okumak değildir.
  • Sosyal medyada küfürlü story atmak değildir.
  • Her olayı kişiselleştirmek değildir.

Bunlar sadece duygusal patlamalar; çoğu zaman da eline hiçbir şey geçmeyen, hatta seni zor durumda bırakabilen davranışlar.

Peki Hakkını Savunmak Nedir?

1. Önce Bilmek: Mevzuat ve Kurum Yönergeleri

  • Çalışma saatlerini, nöbet düzenini, izin haklarını, nöbet ücreti ve ek ödeme koşullarını öğren.
  • Kurumunun iç yönergelerini, talimatlarını, iş tanımını incele.
  • “Ben böyle biliyorum” değil, “Şu maddeye göre” diye konuşabildiğin anda cümlen güçlenir.

Bilgi, hemşirenin en güçlü kalkanıdır.

2. Sınır Koymak

  • Sana ait olmayan, görev tanımını aşan işleri sürekli üzerinize yıkıyorlarsa “Hayır” diyebilmek bir haktır.
  • Kırmadan, net bir dille:
  • “Bu iş hemşire görev tanımında yer almıyor.”
  • “Hasta güvenliğini riske atacak kadar fazla sorumluluk yükleniyorum, bu şekilde devam edemem.”

Sınır koyamazsan, başkası senin sınırını kendi çıkarına göre çizer.

3. Sözlü İletişimi Doğru Kurmak

  • Duygun yüksekken değil, sakinleştiğinde konuş.
  • “Siz hep…” “Siz zaten…” gibi genelleyici cümlelerden kaçın.
  • “Ben dili” kullan:
“Bu nöbet düzeninde kendimi çok yıpranmış hissediyorum.”
“Bu üslupla konuşulduğunda işimi yaparken motivasyonum düşüyor.”

Saygılı ama net cümleler, hem profesyonelliğini gösterir hem de mesajını güçlü kılar.

4. Yazıya Dökmek: Dilekçe ve Tutanak

Hakkını savunmanın en somut adımlarından biri: Kayıt altına almak.

  • Sürekli tekrar eden bir haksızlık varsa (nöbet, izin, görevlendirme vb.), sözlü söylemekle kalma; dilekçe yaz.
  • Şiddet, hakaret, mobbing varsa; tutanak tut, imza altına al, kayıtlara geçsin.

Söz uçar, yazı kalır.

5. Yalnız Değilsin: Örgütlü Hareket Etmek

  • Meslek örgütleri, sendikalar, dernekler; teoride sadece tabeladan ibaret değiller.
  • Doğru yapılarla iş birliği, toplu ses çıkarmanın en etkili yollarından biridir.
  • Aynı sorunu yaşayan birkaç hemşirenin birlikte dilekçe vermesi, birlikte tutanak tutması; tek tek şikâyetten çok daha güçlüdür.

Bireysel cesaret + kolektif hareket = Değişimin gerçek zemini.

Hakkını Aramanın Önündeki Psikolojik Engeller

“Çalıştığım yerden olurum”

Evet, Türkiye’de bu korku gerçek. Ama şu da gerçek:

Bazı kurumlar, “süslenmiş korku cümlesi” üzerinden yönetim yürütüyor.

  • Haklı ve belgeli bir itiraz, seni “sorunlu personel” değil, ciddiye alınması gereken bir profesyonel yapar.
  • Ayrıca unutma: Haksız uygulamayı sürdüren kurumda sonsuz güvende değilsin zaten. Sessiz kalman seni otomatik olarak korumuyor.

“Zaten bir şey değişmez”

Bu cümleyi tarih boyunca herkes söyledi.

  • Ama bugün değişmiş olan her şey, “bir şeydeğişmez” diyenlerden değil, “deneyelim” diyenlerden çıktı.
  • Bugün bir nöbet düzeni, bir kreş hakkı, bir şiddet yasası, bir ek ödeme düzenlemesi varsa; bir yerlerde biri ses çıkardığı için var.

“Acaba haksız olan ben miyim?”

Bu soru değerli, çünkü özeleştiri içeriyor.

Ama şu ayrımı yap:

  • “Ben mi abartıyorum?” diye düşünmek sağlıklı olabilir.
  • Fakat sürekli, her haksızlıkta kendini suçlamaya başlıyorsan, bu durum senin değil, sistemin seni inandırdığı bir yetersizlik duygusu olabilir.

Güvendiğin bir meslektaşa, sendika temsilcine, hukuki bilgisi olan birine danış; yalnız karar vermek zorunda değilsin.

Hemşirelere Yönelik Küçük Bir “Hakkını Savunma Manifestosu”

Kendine şu cümleleri not edebilirsin:

  1. Ben sağlık sisteminin asil bir profesyoneliyim, lütuf değil hak talep ediyorum.
  2. Sessiz kalırsam, yaşadığım haksızlık normalleşir.
  3. Bilgi sahibi olmadan cesur davranmak değil; bilgili ve belgeli durmak istiyorum.
  4. Kırıp dökmeden de net olabilirim.
  5. Yalnız değilim; aynı sorunları yaşayan binlerce meslektaşım var.
  6. Bugün savunduğum hak, benden sonra gelecek hemşirelerin çalışma standartlarını da belirleyecek.

Son Söz: Önce Kendine İnanan Bir Hemşire Ol

“Sen kendi hakkını savunamazsan kimse senin hakkını savunmaz” cümlesi, bir tehdit değil; bir uyanış çağrısı gibi okunmalı.

  • Kendi emeğine saygı gösterdiğinde, başkalarından saygı talep edebilirsin.
  • Kendi sınırını çizdiğinde, başkalarının çizdiği dar çerçevelere mahkûm olmazsın.
  • Kendi sesini duyurduğunda, susturulmuş binlerce hemşirenin sesiyle birleşirsin.

Senin hakkın, sadece senin sorunun değil; bütün hemşirelik mesleğinin geleceğiyle ilgili.

Bugün küçük de olsa bir adım at:

Bir cümle kur, bir dilekçe yaz, bir tutanak tut, bir meslektaşınla dayanış, bir haksızlığa “Bu normal değil” de.

Çünkü sen kendini savunmadığında değil, savunmayı bıraktığında kaybetmiş olursun.

Hemşire.Com: Yazar Ayşegül Demirtaş

BİLGİLENDİRME: Yorum ve sorularınız sistem yöneticisi tarafından onayladıktan sonra yayınlanacaktır.

Daha yeni Daha eski

نموذج الاتصال