Türkiye’nin en güvenilir kurumlarından biri olması gereken Kızılay, son yıllarda art arda patlak veren skandallarla gündemden düşmüyor. Deprem felaketinde çadır sattığı ortaya çıkan kurum, şimdi de kan dağıtımındaki usulsüzlük iddialarıyla çalkalanıyor.

Hayati Bir Konuda “Ayrıcalık” İddiası
Kızılay Kan Dağıtım Bölge Müdürlüğü’nde görevli bir sorumlunun, kan ihtiyacı olan hastalar için kurulan mesajlaşma grubunda tanıdıklarına ve kendisine ulaşan kişilere öncelik tanıdığı ileri sürüldü. Bu iddia, kan gibi hayati bir konuda “adalet ve eşitlik” ilkesinin yerle bir edildiğini gösteriyor.
Normal şartlarda kan dağıtımı, hastaneler ile Kızılay arasındaki otomasyon sistemi üzerinden yürütülüyor. Talep ve stoklar sistemde eşleştirilerek sırayla karşılanıyor. Ancak ortaya çıkan iddialar, bu mekanizmanın bilinçli olarak devre dışı bırakıldığını gösteriyor.
Mesajlaşma Grubundan Skandal Yazışmalar
Pandemi döneminde oluşturulduğu öğrenilen bir mesajlaşma grubunda geçen yazışmalar, usulsüzlüğün boyutlarını gözler önüne serdi. İddialara göre bölge sorumlusu, grupta kendisine iletilen talepleri doğrudan yönlendirerek sistemin sıralama mantığını yok saydı. Bu yöntemle sırası gelmeyen bazı hastalara öncelik sağlanırken, gerçekten acil durumda olan birçok hasta ise beklemek zorunda bırakıldı.
Kan gibi geri dönüşü olmayan bir bağışın, “tanıdık” ilişkilerle dağıtıldığı iddiası, toplumda büyük tepkiye yol açtı. Zira Kızılay’ın varlık nedeni tam da bu tip keyfi uygulamaların önüne geçmek ve herkese eşit erişim sağlamak.


“Yardımcı Olmak İçin Yaptım” Savunması
İddiaların merkezindeki bölge sorumlusu, yaptığı işlemleri “yardımcı olmak amacıyla” gerçekleştirdiğini savundu. Ancak aynı kişi, sistemin otomatik işleyişinin “daha doğru” olduğunu da kabul etti. Bu ifade, aslında prosedür dışına çıkıldığını ve kişisel inisiyatifle hayati kararlar alındığını ortaya koyuyor.
“Yardımcı olmak” gerekçesiyle yapılan bu savunma, kamu vicdanında inandırıcı bulunmadı. Zira Kızılay’da görev yapan bir yetkilinin görevi, kişisel ilişkilerle kan yönlendirmek değil, sistemin adil ve şeffaf işlemesini sağlamaktır.
Kızılay’ın Güvenilirliği Bir Kez Daha Tartışılıyor
Kızılay, Türkiye’nin kan temininde tek yetkili kurumu. Ülke genelinde bölge kan merkezleri ve bağış noktalarıyla tüm ihtiyacı karşılamakla yükümlü. 2006 yılından bu yana kullanılan otomasyon sistemi, tam da bu tür ayrıcalıkların önüne geçmek için kurulmuştu. Ancak ortaya çıkan bu iddia, sistemin kağıt üzerinde kaldığını, fiiliyatta ise kişisel ilişkilerin devreye girebildiğini gösteriyor.
Kurumun daha önce de depremde sattığı çadırlarla gündeme gelmesi, güven krizini derinleştiriyor. Çadır skandalıyla yara alan Kızılay imajı, şimdi de kan pazarlığı iddiasıyla sarsılmış durumda.
Soruşturma Başlatıldı Ama…
Kızılay, iddiaların ardından bir soruşturma başlatıldığını duyurdu. Ancak bu soruşturmanın nasıl yürütüleceği, kimin tarafından denetleneceği ve sonuçlarının kamuoyuyla paylaşılıp paylaşılmayacağı belirsiz. Daha önceki krizlerde şeffaflıktan uzak bir tutum sergileyen kurumun bu kez nasıl bir yol izleyeceği merak konusu.
Neden Bu Kadar Kritik?
- Yaşam Hakkı: Kan dağıtımı bir imtiyaz değil, yaşam hakkının korunmasıdır. Buradaki en küçük ayrıcalık bile insan hayatına mal olabilir.
- Şeffaflık: Kızılay’ın en büyük gücü, halkın güveni ve gönüllü bağışçılardır. Bu güven zedelendiğinde, bağış oranları da hızla düşer.
- Hesap Verebilirlik: Kamuya ait bir görev üstlenen kurumun, her türlü usulsüzlüğe karşı şeffaf olması, sorumluları cezalandırması gerekir. Aksi takdirde krizler zincirleme şekilde devam eder.
Kamuoyu Ne Bekliyor?
Kamuoyu, artık göstermelik açıklamalar değil, somut adımlar görmek istiyor. Beklentiler net:
- İddiaların derhal bağımsız bir kurul tarafından soruşturulması,
- Sorumluların yalnızca görevden alınmasıyla değil, hukuki yaptırımlarla da karşı karşıya bırakılması,
- Kan dağıtım sisteminin dış müdahaleye kapatılması ve her adımının şeffaf raporlarla denetlenmesi,
- Kızılay yönetiminin toplum önünde hesap vermesi.
Kan bağışı, insanların gönüllü olarak hiçbir karşılık beklemeden yaptığı en kutsal yardımlardan biridir. Bu yardımların, torpil, tanıdık ilişkileri ya da keyfi kararlarla yönlendirilmesi kabul edilemez. Kızılay’ın güvenilirliği sadece kurumun değil, bütün bir sağlık sisteminin bel kemiğidir.
Eğer bu iddialar şeffaf biçimde aydınlatılmaz ve sorumlular en ağır şekilde cezalandırılmazsa, asıl zararı yalnızca Kızılay değil, kan bekleyen milyonlarca hasta görecektir.
📌 HEMSİRE.COM HABER MERKEZİ