
Canan Güngör Kimdir?
Uzman Hemşire Canan Güngör, iç hastalıkları, evde bakım ve psikiyatri hemşireliği alanlarında deneyime sahip, meslekte 20 yılı aşkın süredir çalışan bir sağlık profesyoneli. İç hastalıkları hemşireliğinde doktora ders aşamasına kadar ilerlemiş, aynı zamanda felsefe lisans eğitimine devam eden Güngör; Konya’da hemşirelik ve sağlık hizmetleri alanında tanınan isimlerden biri.
Güngör, farklı dönemlerde Türkiye Hemşireler Derneği Konya Şube Başkanlığı ve HEP-SEN Konya İl Temsilciliği gibi görevler üstlenerek hemşirelerin mesleki ve hukuki hakları için mücadele eden aktif bir isim. Bu sendikal ve mesleki rolü, açtığı davaları yalnızca bireysel bir hak arama süreci olmaktan çıkarıp; sağlık çalışanlarının örgütlenme ve hak mücadelesi açısından sembolik bir dosya hâline getiriyor.
Mobbing İddialarının Başlangıcı: Konya Şehir Hastanesi ve Döner Sermaye Tartışmaları
Canan Güngör’ün hukuki süreci, kamuoyuna yansıyan bilgilere göre, Konya Şehir Hastanesine atanması ve burada döner sermaye komisyonu üyesi seçilmesiyle hız kazanıyor. Yaklaşık iki bin çalışanın ek ödeme ve performansını ilgilendiren döner sermaye kararlarında şeffaflık ve adalet talep eden Güngör, komisyonda çalışanların lehine gördüğü konularda itiraz ederek görüş bildiriyor.
Güngör’ün iddialarına göre bu süreçten sonra:
- Peş peşe soruşturma açılması,
- Uyarı ve kınama gibi disiplin cezalarının verilmesi,
- 1/30 oranında maaş kesme cezası uygulanması,
- Görev yerinin kısa aralıklarla sürekli değiştirilmesi,
- Fiziksel olarak zorlayıcı birimlere gönderilmesine rağmen sağlık durumunun (örneğin dizde menisküs yırtığı) dikkate alınmaması
gibi uygulamalar devreye giriyor. Güngör, bu tabloyu “iki yıl boyunca sistematik, planlı bir psikolojik baskı ve yıldırma süreci” olarak tanımlıyor.
Dokuz “Sürgün” ve Görev Yeri Değişiklikleri Zinciri
Farklı medya ve sendika açıklamalarında, Canan Güngör’ün görev yerinin kısa süreler içinde defalarca değiştirildiği; her bir değişikliğin “sürgün” niteliği taşıdığı ifade ediliyor. Güngör’ün kamuoyuna yansıyan beyanlarında bu süreç, adeta bir “rotasyon zinciri” gibi aktarılıyor:
- Ameliyathane hemşireliği görevinden alınması,
- Acil servise görevlendirilmesi,
- Birkaç ay sonra diyabet eğitimi birimine kaydırılması,
- Tekrar acil servise dönmesi,
- Kısa süre içinde Karatay filyasyon ekiplerine gönderilmesi,
- Yalnızca iki gün sonra mobil aşı ekibinde görevlendirilmesi,
- Sonrasında yeniden Konya Şehir Hastanesi acil servisine alınması,
- Acil serviste gözlem odasından dönüştürülen toksikoloji yoğun bakım biriminde çalıştırılması,
- Ardından Selçuklu İlçe Sağlık Müdürlüğüne, sonrasında ise 04.08.2022 tarihli yazıyla Mümtaz Koru Verem Savaş Dispanserine görevlendirilmesi.
Güngör bu süreci “9. sürgün yerim” ifadesiyle anıyor ve tüm bu zinciri mobbing iddiasının en somut göstergelerinden biri olarak görüyor. Sürekli değişen görev yerleri, hem mesleki istikrarını hem de aile ve sosyal yaşamını doğrudan etkileyen bir baskı aracı hâline geliyor.
32 İdari Dava, Bir Mobbing Davası ve Çok Sayıda Suç Duyurusu
Yaşanan süreç, kısa sürede yargıya taşınıyor. Canan Güngör ve avukatları, Konya’daki idare mahkemelerinde ve üst yargı mercilerinde çok sayıda dosya açıyor. Farklı kaynakların ortaklaştığı nokta, bu mücadelenin en az 32 idari davayı kapsadığı.
Açılan davalar genel olarak şu başlıklarda toplanıyor:
- Haksız disiplin soruşturmaları ve bu soruşturmalar sonucu verilen uyarı–kınama cezaları,
- Görev yeri değişiklikleri ve fiili sürgün niteliğindeki görevlendirmeler,
- Maaş kesme cezası ve ekonomik hak kaybına neden olan işlemler,
- Liyakatsiz atamalar ve uzman hemşirelik rüçhan hakkının ihlali,
- Sendikal faaliyet ve mesleki itirazların aleyhine kullanıldığı iddia edilen idari uygulamalar.
Güngör, bu davalara ek olarak sayısını “artık hatırlayamadığı kadar çok” savcılık suç duyurusu yaptığını, ayrıca elektronik ortamda hazırlığı süren bir mobbing tazminat davası dosyası olduğunu ifade ediyor.
Farklı haber kaynakları, açılan 32 davanın sonuçlarına ilişkin şu bilgileri paylaşıyor:
- Bazı sağlık haber portalları, 32 davadan 2’sinin kesinleşmiş şekilde Güngör’ün lehine sonuçlandığını,
- Bilim Sağlık Haber Ajansı (BSHA) ise bu sayıyı 5 lehe karar olarak aktarıyor,
- Ortak nokta: Davaların büyük çoğunluğu henüz istinaf ve Danıştay aşamasında; dosyaların büyük kısmı derdest.
Disiplin Cezası İptali: Konya 3. İdare Mahkemesi’nin Kınama Kararı
Canan Güngör’ün açtığı davalardan biri, kendisine verilen bir kınama cezasının iptali ile ilgili. Konya 3. İdare Mahkemesi’nin bu dosyadaki kararı, hem kamu personeli disiplin hukukuna hem de mobbing iddialarına dolaylı etki eden önemli bir dayanak oluşturuyor.
Mahkeme kararında öne çıkan noktalar özetle şöyle:
- Disiplin cezası verilebilmesi için, kamu görevlisinin işlediği iddia edilen fiilin; hangi tarihte, nerede, ne şekilde gerçekleştiğinin somut biçimde ortaya konması gerektiği,
- Soruşturma raporunda, ilgili personelin lehe ve aleyhe tüm delillerinin toplanıp tartışılması gerektiği,
- Canan Güngör’e verilen kınama cezasında ise, savunma istem yazısında ve kararda hangi fiil nedeniyle cezalandırıldığının açıkça belirtilmediği,
- Bu nedenle hem kınama cezasının hem de itirazın reddi işleminin, hukuka aykırı olduğu.
Rüçhan Hakkı ve Liyakat: Acil Servis Sorumlu Hemşire Davası
Dosyalardan bir diğeri, Konya Şehir Hastanesi acil servis sorumlu hemşiresi görevlendirmesi ile ilgili. HEP-SEN’in açtığı bu davada, hemşirelik mevzuatında yer alan “uzman hemşirelikte rüçhan hakkı” tartışma konusu oluyor.
Mahkeme kararında öne çıkan hukuki çerçeve şu şekilde özetlenebilir:
- Hemşirelik Kanunu ve ilgili yönetmeliklere göre, sorumlu hemşire görevlendirmelerinde öncelik; ilgili alanda uzman hemşirelik eğitimi almış ve uzmanlığı tescil edilmiş personele ait.
- Uzman hemşire yoksa, en az üç yıl deneyimli lisans mezunu hemşire; o da yoksa diğer hemşireler tercih edilebilir.
- Mahkeme, acil serviste yapılan görevlendirmede bu hiyerarşinin gözetilmediği kanaatine vararak, işlemi hukuka aykırı buluyor.
AYM Başvurusu: Mobbing Dosyası Yüksek Mahkeme’de
Canan Güngör dosyasının bir diğer kritik boyutu, idari davaların yanı sıra Anayasa Mahkemesi’ne taşınmış olması. HEP-SEN Genel Merkezi, Güngör’ün yaşadığı süreçteki soruşturmalar, cezalar, sürgünler ve görev yeri değişikliklerini içeren dosyaları 22 Aralık 2022 tarihinde Anayasa Mahkemesi’ne taşıyor.
Yüksek Mahkeme’ye sunulan başvuruda öne çıkan iddialar şunlar:
- Aynı kamu personeli hakkında kısa aralıklarla açılan çok sayıda disiplin soruşturması,
- Birbiri ardına gelen uyarı, kınama ve maaş kesme cezaları,
- Sık ve gerekçesi tartışmalı görev yeri değişiklikleri ile fiili sürgün uygulamaları,
- Personelin sendikal faaliyetleri ve mesleki itirazlarının aleyhine delil niteliğinde kullanıldığı iddiası,
- Tüm bu işlemler nedeniyle, hemşirenin kişilik haklarının zedelendiği, mesleki itibarının örselendiği ve kamu hizmetinin gerekleriyle bağdaşmayan bir baskı ortamı yaratıldığı.
AYM süreci henüz sonuçlanmamış olsa da, verilecek olası bir kararın, kamu personeline yönelik mobbing iddiaları açısından önemli bir emsal teşkil edeceği değerlendiriliyor.
Cumhuriyet Haberine Yansıyan Boyut: 11 Görev Yeri Değişikliği ve Konya 2. İdare Mahkemesi Kararı
Dosyanın bir diğer merhalesi, ulusal basına Cumhuriyet gazetesi üzerinden yansıyor. Habere göre, Canan Güngör bu kez Konya Devlet Hastanesi’nde HEP-SEN il temsilcisi olarak görev yaparken, usulsüz uygulamalara ve baskıya itiraz ettiği gerekçesiyle yeniden görev yeri değişikliği ile karşı karşıya kalıyor.
HEP-SEN Genel Başkanı’nın açıklamalarına göre:
- Güngör’ün görev yeri toplamda 11 kez değiştiriliyor,
- Konya 2. İdare Mahkemesi, yapılan görev yeri değişikliğini hukuka aykırı bularak görevine iade kararı veriyor,
- Ancak idare, mahkeme kararını fiilen tam olarak uygulamıyor; Güngör’ü acil servis sorumlusu olarak iade etmek yerine, varlığı tartışmalı bir “evde sağlık birimi”ne görevlendiriyor.
Sendika yönetimi, bu uygulamayı yalnızca bir personele yönelik değil; sendikal örgütlenme ve itiraz kültürüne karşı bir caydırma adımı olarak değerlendiriyor.
“Hakkımı Helal Etmiyorum”: Sürecin İnsani ve Mesleki Yüzü
Canan Güngör’ün süreç boyunca yaptığı açıklamalar, dosyaya yalnızca hukuki değil, aynı zamanda insani bir boyut da kazandırıyor. Farklı mecralarda yaptığı röportajlarda, yaşadıklarını “film senaryosu”na benzeterek özetliyor:
“İki yıldır işimi doğru yapmaya çalıştığım için soruşturma, uyarı, kınama, maaş kesintisi, sürgün ve baskı ile karşılaştım. Ameliyathane gibi deneyimli olduğum birimlerde çalışmam engellendi. Hakkımı helal etmiyorum.”
Bu cümle, davaların yalnızca maddi tazminat ya da görev iadesiyle sınırlı olmadığını; aynı zamanda saygı, itibar ve mesleki onur mücadelesi olarak görüldüğünü gösteriyor.
Bugün Gelinen Nokta: Dosyaların Durumu ve Olası Emsal Etkileri
Güncel tabloya bakıldığında:
- 32 idari davanın önemli bir kısmı hâlâ istinaf ve Danıştay aşamasında,
- Lehe sonuçlanan dosya sayısı kaynaklara göre 2 ile 5 arasında değişiyor,
- Aleyhe sonuçlanan kararların tamamı üst yargıya taşınmış durumda,
- Elektronik ortamda hazırlanan bir mobbing tazminat davası süreci bekliyor,
- Çok sayıda savcılık suç duyurusu dosyada yer alıyor,
- Anayasa Mahkemesi başvurusu ise hâlâ sonuçlanmamış durumda.
Özellikle:
- Kınama cezasının iptali kararı, disiplin süreçlerinde keyfi uygulamaların yargıdan dönebileceğini,
- Rüçhan hakkı ve sorumlu hemşire ataması kararı, uzman hemşirelerin mevzuatla güvence altına alınan önceliğinin göz ardı edilemeyeceğini,
- Görev yeri değişikliğinin iptali kararı ise, “sürgün” niteliğindeki görevlendirmelerin yargısal denetimden kaçamayacağını
açık biçimde ortaya koyuyor. Bu kararlar, benzer durumda olan hemşire ve sağlık çalışanları için emsal niteliğinde değerlendiriliyor.
Hemşireler Bu Davalardan Ne Öğrenebilir?
Canan Güngör’ün dosyası, mobbinge maruz kaldığını düşünen hemşire ve sağlık çalışanları için önemli dersler içeriyor:
- Her işlemi belgeleyin: Görev yeri değişiklikleri, sözlü talimatlar, nöbet listeleri, yazışmalar, tutanaklar ve ceza tebligatlarını sistemli şekilde arşivlemek, olası davalarda en önemli dayanaklardan biri.
- Disiplin cezalarına itiraz edin: Gerekçesiz, soyut, hangi fiile dayandığı belirsiz disiplin cezaları yargıdan dönebiliyor. “Nasıl olsa bir şey değişmez” düşüncesi yerine, itiraz ve dava yolunun kullanılması kritik.
- Sendikal ve mesleki örgütlerden destek alın: Tek başına mücadele etmek hem psikolojik hem hukuki anlamda zorlayıcı olabilir. Sendikalar, dernekler ve meslek örgütleri süreci kurumsal düzeyde sahiplenebiliyor.
- Üst yargı yollarını kullanın: İlk derece mahkemelerinden olumsuz karar çıkması her şeyin bittiği anlamına gelmiyor. İstinaf, Danıştay ve gerektiğinde Anayasa Mahkemesi başvurusu ile süreç devam ettirilebiliyor.
- Süreci yalnızca “şahsi kavga” olarak görmeyin: Bu tür davalar, uzun vadede aynı pozisyonda çalışan tüm hemşireler için emsal hâline gelebiliyor.
Kısacası, Canan Güngör’ün açtığı mobbing davaları; bir hemşirenin kişisel mücadelesinin ötesine geçerek, hemşirelik mesleğinde hak arama kültürünün, örgütlenmenin ve hukuki mücadelenin önemini yeniden hatırlatıyor.