Hemşirelik, sağlık hizmetinin omurgasıdır – kesintisiz, geniş ve doğrudan bakım sağlayan bir meslek. Türkiye’de 350 bine yakın hemşire görev yapıyor, ancak bu devasa güce rağmen kurumsal temsilimiz yok denecek kadar az. Hekimler, eczacılar ve diş hekimleri gibi meslekler Anayasa ile korunmuş odalara sahipken, biz derneklerle sınırlıyız. Bu eksiklik, karar mekanizmalarında sesimizi kısıyor ve mesleğimizi geriye itiyor.
Yazar: Hemşire Ömer Bozoğlu
Mesleğin gücü var, ancak Karar Almada Temsili Yok!

Hemşirelik, sağlık hizmetinin en kesintisiz, en geniş ve en doğrudan bakım sağlayan mesleğidir.
Bugün Türkiye’de kamuda ve özelde 350 bine yakın hemşire görev yapmaktadır. Ancak bu büyüklüğe rağmen hemşirelik mesleğinin yasal ve kurumsal temsiliyeti, benzer diğer mesleklerle kıyaslandığında son derece geridedir.
Hemşirelik Mesleğinin Kurumsal Kimliği Eksik!
Türkiye’de hekimler, eczacılar ve diş hekimleri Anayasa m.135 kapsamında “kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşu” statüsüne sahip kendi odalarına sahiptir (TTB, TEB, TDB).
Bu yapı, mesleğin:
- Mecliste,
- Sağlık Bakanlığı komisyonlarında,
- Ücret ve özlük düzenlemelerinde,
- Meslek politikası yapım süreçlerinde
doğrudan söz söyleme ve karar etme hakkını sağlar.
Ancak hemşirelik, tarihsel olarak dernek statüsü üzerinden örgütlendi. Bu nedenle:
- Meslek politikalarını yönlendirebilecek yasal temsil gücü yok,
- Hemşireler kendi mesleği adına karar mekanizmalarına alınmıyor,
- Sağlık sistemindeki en büyük iş gücü söz sahibi olamıyor.
Sağlık Bakanlığında En Büyük Meslek Grubuyuz Ama Karar Mekanizmasında Yokuz!
Sağlık sisteminde çalışanlar arasında sayısal olarak en büyük profesyonel grup hemşirelerdir.
Fakat:
- Sağlık Bakanlığı merkez teşkilatında Hemşireler Yok! Kararlar hemşireler olmadan alınıyor!
- Hastane yönetimleri (başhekim yardımcılığı vb.) Hemşireler Yok! Klinik gerçeklik yönetime yansımıyor!
- Meclis ve komisyonlar Hemşireler Yok! Mesleki yasa ve politikalar hemşiresiz belirleniyor!
Bu tablo, sadece hemşirenin değil hastanın güvenliği ve sağlık hizmetinin kalitesinin de zayıflamasına yol açmaktadır.
Uluslararası Düzeyde Mesleki Konumuz: OECD Verileri
OECD’ye göre:
- Türkiye’de 1000 kişiye düşen hemşire sayısı: 2,9
- OECD ortalaması: 9,2
Bu, Türkiye’de her bir hemşirenin OECD ortalamasına göre yaklaşık 3 kat daha fazla iş yükü taşıdığı anlamına gelir.
İş yükü arttıkça:
- Tükenmişlik artar,
- Bakım kalitesi düşer,
- Hata riski yükselir.
Buna rağmen:
- Ücretler,
- Mesleki özerklik,
- Karar süreçlerinde temsil
OECD seviyesinin oldukça gerisindedir.
Saygınlık Erozyonu: Politik Yaklaşımın Etkisi
Hemşirelerin yıllarca “yardımcı sağlık personeli” gibi hatalı ve küçültücü tanımlarla anılması, mesleğin eğitimsel, bilimsel ve uzmanlık boyutunun toplum ve kurum nezdinde görünmezleşmesine neden olmuştur.
Bugün hemşire:
- Üniversite eğitimi alır,
- Klinik karar süreçlerinde etkin rol oynar,
- Tedavinin uygulanması ve hasta güvenliği için sorumluluktur
Bu bir algı değil, sistemsel sonuçtur.
Hemşireler İçin Kamu Kurumu Niteliğinde Bir Meslek Birliği Kurulmalıdır!
Hemşirelik mesleği:
- Yasal temsil gücüne kavuşmalı,
- Sağlık politikalarının masasında yer almalı,
- Meslek standartlarını ve özlük haklarını kendi kurumu ile savunabilmelidir.
“Hemşireler Birliği” Neden Gereklidir?
- Meslek politikalarında söz hakkı
- Ücret ve özlük haklarının yasal güvencesi
- Şiddet ve mobbinge karşı kurumsal hukuk desteği
- Klinik standartlarda ulusal bir karar merci
- Mesleki saygınlığın yeniden inşası için gereklidir.
“Hemşirelik, kimsenin yardımcısı değildir, Hemşirelik bağımsız bir bilim alanıdır.”
Ve artık:
“Biz bu smasada yok sayılacak kadar küçük bir meslek değiliz.”
Yazar: Hemşire Ömer Bozoğlu